Behlül Dânâ hazretleri hak aşığı evliyadan birisidir. Asıl isminin Vüheyb bin Ömer Sayrâfi olduğu rivayet edilmektedir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Kûfeli olduğu ve ömrünün çoğunu Bağdat’ta geçirdiği bilinmektedir. Halife Harun Reşit’in kardeşi olduğuna dair rivayetler vardır. Harun reşit’e verdiği nasihatlerle bilinmektedir. Miladi 805 (H.190) da Bağdat’ta vefat etmiş, Dicle kenarında Şunûziyye kabristanlığına defnedilmiştir(1).
Behlül Dânâ Allah aşkından mecnun olmuş veli bir zattır. Sözünü esirgemeden söylemesiyle meşhurdur. Bir toplantıda Harun reşit kendisine “Çok zamandır seninle görüşmek istiyorum deyince, Behlül Dânâ, “Ben böyle bir arzu duymadım” diye cevap verir. Buna rağmen Harun Reşid kendisinden yine nasihat istedi. “Ne nasihati istiyorsun? Şu saraya bak, bir de kabire bak! Bunlardan ibret almayan, nasihat almayan nelerden alır! Hâlin ne olacak, ey mü’minlerin emiri! Yarın Cenab-ı Hakkın huzuruna çıkacaksın. Büyük küçük yaptığın her şeyden sual olunacaksın. Bunlara nasıl cevap vereceksin iyi düşün! Bu hesap zamanında aç ve susuz olacaksın, çıplak bulunacaksın. Orada bulunanlar sana bakıp gülecekler. Perişan halin orada meydana çıkacak, başka nasihati ne yapacaksın? Diye cevap verir. Adaleti ile meşhur Harun Reşit onun nasihatlerinden çok istifade etmiştir(2).
İşte tarihe mal olmuş Behlül Dânâ Hazretlerinin Suşehri’nde medfun olduğuna yönelik olarak bazı internet sitelerinde rivayetler bulunmaktadır. Oysa kendisinin Bağdat’ta yaşadığı ve orada vefat ettiği sağlam kaynaklarda belirtilmişken bu nasıl olabilir?
Bir sitede: Aşağı Tepecik Selçuklular döneminde Şeyh Behlül bin Hüseyin el-Horasani isimli zat tarafından kurulmuştur. Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhusrev’in Şubat 1274’te, o zaman Şebinkarahisar’a bağlı Suşehri’nden bir zaviyeye yaptığı vakfîye önemli bir tarihi belgedir. Sultan vakfiyede şehirde Darü’z-zakîrin adını alan zaviyeye ve onun şeyhi Behlul bin Hüseyin el-Horasani’ye ırmak suyu, Soğukpınar, Yüce-kaya, Bölürce-pınar, Küçük-höyük, Aluçlugediği, Yü-ce, Höyük kuşağaç kızıl höyük ve kara taşlar sınırları içinde Gökçey ile Basar-pınar ve yol arasındaki Baru (Aşağı tepecik eski ismi) köyünü bütün huku-i divaniyesi (vergileri) ile vakfettiğini, tevliyeti şeyhe ve evladlarına şart kıldığını belirtir. Bu belge, yörede dini kuruluşlardan biri olan bu zavi-yenin varlığını arazinin bütün Selçuklu Türkiye’sinde olduğu gibi Mengücek ilinde de miri toprak rejiminin yani devlet varlığını ve bu nedenle sadece vergilerin vakfedildiğini gösterir. Ayrıca bu bölgenin yer adları bakımından ne derece Türkleştiğini göstermek bakımından önemlidir. Birincisi, yine III. Giyaseddin’in Şubat 1274 (Şaban 672)’de (Şebin) Karahisar’a bağlı Suşehri’nde “Şeyh Behlûl b. Hüseyin el-Horasanî’nin Dârü’z-Zâkirîn diye anılan zaviyesi” için yaptırmış olduğu vakfiyede geçmektedir kaynak (VGMA. Def.No: 582, 247; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1980, 77)(3).
Diğer bir sitede ise, şu bilgilere yer verilmiştir. İlçe merkezine 10 km. uzaklıktaki Aşağı Tepecik, göl kenarına kurulmuş şirin köylerimizdendir. Yanı başındaki yığma tepecik köye ayrı bir güzellik katar. Aşağı Tepecik’in Selçuklular döneminde Şeyh Behlül Dânâ isimli zat tarafından kurulduğu ve bu zatın da Çoban baba ile akran olduğu söylenmektedir. Köyün etrafının zamanında surlarla çevrili olduğu ve küçük bir kale görünümünde bulunduğu tespit edilmiştir. İnşaat temellerinde kalenin kalıntılara rastlanmaktadır.
Behlül Dânâ hazretlerinin mezarının yerinde de bir türbenin olduğu temel taşlarından anlaşılmaktadır. Bütün bu kalıntılar 1939 depreminden sonra biraz daha azalmıştır. Ancak kazılardan çeşitli tarihi eserler halen çıkmaktadır(4).
Yine bir başka kaynakta da Göllü Baru köyünde Hz. Behlülü Semerkandi yatıyor. Büyük ziyarettir. Vakıflar Genel Müdürlüğü 803 nolu defterinin 12 nci sahifesinde kayıtlı evasıtı (ayın 11’i ile 20’si arası) Rebiulevvel 1228 (13 Mart 1813) tarihli seri ilam örneği çıkarılmış çok eski olan vakıf hudutlarının tespit ve tecdidi emrolunmuştur. 1266 (1850) tarihinde bu emri yerine getiren bir seri ilamda (Es-Şeyh Behlül Dana Hz. Liva i Karahisar-i Şarki tevabiinden Suşehri nahiyesinde kâin) cümlesi geçmektedir. Buda bize Suşehri adıyla anılan Suşar Merkezinde Behlülü Dânâ’nın yattığını söylüyor. Behlül Dânâ da bugün türbesiyle halen Göllü Baru’dadır(5).
Açıkça görülüp anlaşılacağı gibi bazı kayıtlar Behlül Dânâ Hazretlerinin Suşehri’nde medfun olabileceği şekilde yorumlanmıştır. Belgelerin aslını görüp okumadan bahsedilen okumalara veya açıklamalara ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir. Zira pek çok belgenin transkripsiyonu çıkarılırken yanlış okunduğuna tesadüf ettiğimden bu tarz bilgi verilirken orijinal belge metninin de verilmesinde fayda olduğuna inanmaktayım.
Bu girişten sonra aşağıda inceleyeceğimiz orijinali verilmiş ve transkripsiyonu çıkarılmış belge ışığında konuyu yorumlamaya çalışacağız. Belgemiz Başbakanlık Osmanlı Arşivine kayıtlı bir belgedir. Buna göre; 1862 tarihli belgenin içeriğinde Behlül Dânâ Kuddusi Sirruhu’l-âlâ Hazretlerinin Karahisar-i Şarki Sancağında Suşehri kazasında vaki camii şerifi olduğundan bahsedilmektedir. Ayrıca aziz müşar-ileyhin evlatlarından Şeyh Hasan ve Şeyh Hüseyin ve Hacı Hasan Efendilerin ismi geçmektedir. Dolayısıyla Behlül Dânâ Hazretlerinin Suşehri’nde medfun (defnedilmiş) olduğuna yönelik bilgi bulunmazken evlatlarının burada bulunduğuna ve medfun olduğuna yönelik net bilgiler mevcuttur. Söz konusu mevkûfeler ise bağışlandığı için Vakıf ve zaviyeler Behlül Dânâ Hazretlerinin adına vakfedilmiş olmalıdır. Mütevelli ve mutasarrıfları da evlatları olagelmiştir.
Karahisar-i Şarki Coğrafyası aslında bu konuda zengin ve şanslı bir yerdir. Alucra’nın Zıhar (Fevzi Çakmak) köyünde Anadolu’nun en eski vakıflarından birisi (H.742) Çağırgan Baba Zaviyesi bulunmaktadır. Sancağın genelinde ise yüzlerce vakıf, zaviye ve tekke hizmet vermiş, çok değerli ilim irfan sahibi insan burada yerleşmiş, etrafını aydınlatmış, irşat etmiştir(6).
Aşağıdaki Suşehri civarındaki vakıflara ait belgeler ile de bunu açıklamaya katkıda bulunalım.
T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Fon Kodu: EV.d… Gömlek No: 14852, Tarihi: 1268, Konusu: Karahisar-i Şarki Sancağı dahilinde bulunan tekke, zaviye ve vakıfların muhasebeleri.
Suşehri kazasına tabi Bahaeddin karyesinde vaki şeyh Bahâeddin Zaviyesi Vakfı’nn bervech evlâdiyet ve meşrûtiyet ba-berat-ı âli mutasarrıfı bulunan Es-Seyyid Şeyh Hüseyin ve Seyyid Şeyh İbrahim vesaire berhayat oldukları sırada muharrer karyelerden bedelinin itası.
Bahâeddin (Doğantepe) köyü ile Mevlânâ Celâleddin-i Rumi Hazretlerinin babası Bahâeddin Veled arasında bağlantı kuran veya böyle bir ilişki olabilir mi diye soran yazarlarımız vardır(7).
Kaza-i Suşehri Liva-i Karahisar-i Şarki
Karahisar-i Şarki Sancağı dâhilinde kâin Suşehri nahiyesine tabi Kara Yakub karyesinde vaki Kara Yakub Gazi Hazretlerinin Zaviyesi Vakfının bervech evlâdiyet ve meşrûtiyet ba-berât-ı âli mütevelli ve zaviyedârı Es-Seyyid Şeyh Yakub ve Şeyh Lütfullah ve Şeyh Ali ve Şeyh Osman ve Şeyh Muhammed ve Şeyh Hüseyin ber-hayat oldukları sırada zirde (aşağıda) muharrer karyelerden bedelinin ba-senet makbuz itası.
Sonuç olarak, Karahisar-i Şarki ve havalisi 1040’larda Selçuklular tarafından fethedilmeye başlanmış olduğundan Behlül Dânâ Hazretleri de 805 yılında Bağdat’da vefat etmiş olduğundan aradaki yıl farkından dolayı Suşehri’nde medfun (defnedilmiş, gömülmüş) olması mümkün görünmemektedir. Ancak kendi adına bir vakfiye olması ve evlatlarının vakfiyenin yönetiminde adı geçmesi nedeniyle onların burada medfun olmuş olduğu kuvvetle muhtemeldir. Gerek Selçuklu, gerek beylikler gerekse de Osmanlı döneminde Seyyidler, önemli şahsiyetler ile evlatlarına hürmet gösterilmiş onları Anadolu’da yaşamaya ikna ve teşvik edilmiştir. Bu nedenledir ki Behlül Dânâ hazretlerinin evlatları da burada yaşamışlardır.
Belgelerin okunmasındaki katkılarından dolayı Osmanlıca Tarih Edebiyat üyelerinden Hüseyin Dağ, Aşiyan Sahaf Etem Çoşkun, Murat Özgüngör, Ahmet Yadi, Man Khosro Mahfi, Yusuf Cantürk, Adem Yüksel, Burhan Yalvaç, Ahmet Doğan, Ahmet Kılıç, Kerem Avcı, Şule İyigönül Atasagun, Münevver Karaca Kılıç ve Hülya Kömesli Teymur’a çok teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Murat D. Tosun
Yararlanılan diğer kaynaklar:
1-http://www.biriz.biz/evliyalar/ea0400.htm
2-http://www.mumsema.com/turk-islam-alimleri/193624-behlul-dana-hayati-biyografisi.html
3-http://tr.wikipedia.org/wiki/A%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1tepecik,_G%C3%B6lova
4-http://www.golova.gov.tr/default_B0.aspx?content=1016
7-http://yclb.wordpress.com/category/sebinkarahisar-tarihi/
T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Fon kodu: MVL, Dosya No: 727, Gömlek No: 61, Tarihi: 30 Za 1278, Konu Özeti: Behlül Dâna Hazretleri’nin evlatlarına meşruta (belirli şartlarla bağışlanmış) olan Karahisar-i Şarki Sancağı Suşehri kasabasında vaki cami ve zaviyeler vs. cihetlerine mahsus arazi-i mevkûfeye (vakfedilmiş arazi) dair takrir. (16 Anadolu)
Hu Mazbata 223
Fi 27 Zilkâde sene (1)278 İbrahim (26 Mayıs 1862)
Meclis-i muhasebeden tanzim ve Maliye Nezareti Celilesi tarafından tezyil ve takdim kılınub Meclis-i Vâlâ-ya havale buyurulan bir kıt’a mazbata da Behlül Dânâ Kuddusi Sirruhu’l-âlâ Hazretlerinin Karahisar-i Şarki Sancağında Suşehri kazasında vaki’ camii şerifi vezâifeyle zaviyesi taamiyesine (yemeklik) merbut (bağlı) olub Bidayet-i Tanzimat-ı Hayriye’de çiz-i hazineden zabt olunan arazi-i mevkûfe hâsılatına mukabil tahsis kılınmış olan maaş-ı derece-i kifâyeden dün (eksik, aşağı) olacağına arazi-i merkûmenin sabıkı vecihle marifetleriyle ta’şir (öşür vergisi) ve yahud hâsılat-ı vakıasına göre bedel takdir kılınması aziz müşar-ileyhin evlâdından Şeyh Hasan ve Şeyh Hüseyin ve Hacı Hasan Efendiler tarafından istid’â olunmuş ve bu mâkûle evkafa merbut haric ez-defter kararına beher sene değeriyle talibine ihâlesiyle yedlerinden sened ahz olunarak bila-masarif-i ta’şirye bedelinin ve bilahare emânete kalanların dâhi masarif-i ta’şirye (ondalık) bi’t-tenzil kusurunun…………itası nizami iktizasından bulunmuş olunan ve liva-i mezbûrun ma evkaf varidat-ı öşüriyesi yetmiş yedi senesinde emânete kalmış idüğüne binaen zaviye-i mezkûre arazisinin dâhi mezkûr nizam vechle idaresi istizan olmuş ve ol-babda Evkaf-ı Hümâyûn Nezaret-i Celilesiyle olan muhasebeden gelen cevabda dahi suret-i beşeri vech olunarak vakf-ı müşar-ileyhin yetmiş dört senesine kadar muhasebesi görülüb ilerü seneler muhasebesinin rü’yet (araştırma) olunduğuna ve hasılatının hazinece bedele rabt kılınacağına dair kayd olunacağı cihetle şimdiye kadar icab iden ve beher sene lazım gelen muhasebesinin rü’yetine (araştırma) defterinin irsali hususunun mahalline tavsiye ve iş’arı gösterilmiş olub meclis muhasebe mazbatası tafsilâtına nazaran vakf-ı mezkûrun arazisi bidayet-i tanzimatdan beru evkaf müdirliği canibinden idare kılınub mukabilinde verilen taamiye ve vezayif-i derece-i kifayeden dün (eksik) olmasına ve ma’mâfih arazi-i merkûmenin muma-ileyhim marifetiyle iradesi ile ta’şiri uyamayub ber-muceb-i nizam maktuen (pazarlıksız) ihalesinde bedelinin ve emaneten idaresinde gayr-i ez masarif-i ta’şiye hasılatının ta’mamen i’tâsı lazımeden bulunmasına binaen bu vechile icra-yı icabı muvafık- maslâhat olacağı misüllü muhasebat-ı mezkûrenin teşci (cesaretlendirme) ve te’kid (kuvvetlendirme) ….ve tesviyesi dahi en ziyade aranılacak şey olacağından anı dahi mahalline müekkeden (tekrar) tebliği ve evlad-ı muma-ileyhin hidmed-i askeriyeden muafiyetleri hakkında mazbata-i merkûmenin fahire-i âhiresinde gösterilen istiaları şayan-ı is’af (kabul edilebilir) olmadığından bunun içün dâhi kendülerine cevab virilmesi hususunun nezaret-i müşar-ileyhiye havalesiyle.
Behlül Dana kuddise sırrıh-ül âlâ hazretlerinin Karahisar-i Şarki Sancağında Suşehri kasabasında vaki camii şerifi vezaifeyle zaviyesi tamirine mertut olunan araziy-i merkumun hâsılatına muafiyetler keyfiyetine dair mazbata
Öncelikle Behlül-dane hazretlerinin Bağdat’ta yaşamış olduğunu, Sivas’ın Gölova ilçesi Aşağıtepecik köyünde yatan zatın ise aynı kişi olmadığını biz biliyoruz. göstermiş olduğunuz 4 kaynaktan 3’ünde zaten Bağdat’ta yaşamış olan zat ile uzaktan yakından bir bağ kurulması mümkün değil; çünkü Horasani,Semerkandi gibi nereden gelmiş olabileceğine dair emareler var. Beğeniyle ve ilgiyle,merakla Gölova ile daha çok yazınızı beklerken bu yazıyla karşılaşmak biraz hayal kırıklığına uğrattı beni. Prof. Dr. Hasan Yüksel, ”Türk toplumu vakıf aile ilişkisi” kitabında Pehlül Baba diye anmaktadır ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarını belge göstermiştir. Yine sizi eleştirdiğim konulardan biride türbenin Behlül adında bir Allah dostuna ait olduğu biliniyorken,siz nasıl oluyorda bunu göz ardı ediyorsunuz. Türbede yatan ve milletin gönlünde nesiller boyunca gelen zatı görmüyorsunuz. Gösterdiğiniz kaynaklarda 3 çocuk var, peki ben size soruyorum. BU 3 çocuk Bğdatta yaşamış Behlül-i Dana hazretlerinin çocukları değilde, Baru’da yatan ve burada zaviye kuran zatın çocuklarıysa ? Sizde kesin bir sonuca varamadınız ne yazıkki kesin konuşmanıza rağmen tatmin edici olamadınız.
BeğenBeğen
Sayın Gölovalı Bey Efendi. Paylaştığım belgeler Osmanlı Arşivinde kayıtlı belgelerdir. Konu özetleri de oradaki uzmanlar tarafından hazırlanmıştır. Yapılan yorumlarda belgelerde ne yazıyorsa ona göre yapılmıştır. Buna rağmen sizin bu kızgınlığınızı anlayamadım. Ne bu hiddet ne bu celal böyle.
BeğenBeğen
Sayın hocam,
Hiddetli değilim. Yazılarınızı Gölova sayfalarımızda paylaşıyorum ve beğeniyle takip ediyorum bir dahaki arastirmanizida merakla bekliyorum. Lakin ben bu yazınızı eksik,varılan sonucu yanlış buluyorum. Tarihsel bir araştırmada belgeler kesin konuşmuyorsa, yorumlar farklı olabilir. Bu konuyla ilgili TTK daki uzmanların yorumu yada Golovali olan Dr. Dursun Ayan’ın yorumuda farklı. Bahsi geçen zatın köyde birde türbesi var,oldukça eskimiş ve ne yazıkki okunamayan birde kitabesi ve Behlül babanın soyu hala devam ediyor. Suşehri tarihinin anlatıldığı yazılarda ise Behlül Baba kaynakları ile bahsediliyor. Ben yazınızı Vakfîye arşivleri ile zenginlestirirseniz o zaman daha farklı bir sonuca varacaginizi düşünüyorum.
BeğenBeğen
Evet bizler de bildiğimiz kadariyla(babamdan dinlediğim 1922-2012 arası yaşamış olan Talip Yılmaz) o Türbede yatan bizlerin atası Şeyh Behlül olduğudur .Bunu babama da 1939 depreminde ölmüş olan dedem(İstiklal savaşında adı ÜÇ OSMANLAR diye geçen)Osman’dan dinlemiştir. Dedem Osman da bilinen TOPAL OSMAN’la birlikte o bölgede çeteçilerle mücadele eden ve adları ÜÇ OSMAN’LAR diye bilinen şahıslardan biridir..vs vs.Saygılarımla
Yavuz Kaya YILMAZ
BeğenBeğen
Behlül dane türbesi tam olarak nerede açık adres alabilirmiyim ?
BeğenBeğen
Suşehri veya Gölova kaymakamlığından sorsanız daha net bilgi edinebilirsiniz. Özellikle Gölova kaymakamlığından sorun.
BeğenBeğen